İş Dünyasının yeni kabusu tükenmişlik sendromu

is-dunyasinin-yeni-kabusu-tukenmislik-sendromu-19022010

İş Dünyasının yeni kabusu tükenmişlik sendromu

Son dönemde iş dünyasında en çok duyulan kavramlardan birisi “Tükenmişlik”. Tükenmişlik sendromu ise; iş yaşantısı gereği yoğun duygusal taleplere maruz kalan ve devamlı olarak insanlarla yüz yüze olan bireylerde görülen fiziksel bitkinlik, uzun süren yorgunluk, çaresizlik ve umutsuzluk duygularının, yapılan işe, hayata ve diğer insanlara karşı olumsuz tutumlarla yansıması ile oluşan bir durumun adı.

 

Yaptığı Kurumsal Wellness çalışmaları ile global markalar başta olmak üzere pek çok şirkete danışmanlık hizmeti veren SiZe Bütünsel Yaklaşım Kurucu Ortağı Sibel Yücesan, tükenmişlik sendromunu şöyle tanımlıyor: “Tükenmişlik, iş hayatının ortaya çıkardığı bir olgu ve başımızı döndürerek hızla akıp giden yeni dünyada sıkça ortaya çıkabiliyor. Çoğunlukla yavaş yavaş ve sinsice ilerleyen, genelde belirtilerini göz ardı ettiğimiz, bizi derinden sarsabilecek olumsuz bir durum. Tükenmişlik, nemli ve karanlıkta büyüyen, toprağı yavaşça ele geçiren bir mantar gibi gizli ilerleyen sonra yayılmaya başlayan ve kabusa dönüşen bir sendromdur.“

 

Tükenmişlik sendromunu nasıl anlayabilirim sorusuna da değinen Sibel Yücesan, belirtileri 7 başlıkta sıralıyor:

 

 

Dinleniyorum ama hep yorgunum

 

Bedenin dinlenmesi ve yedi saat uyuması çok önemli olsa da zihin eğer dinlenemiyorsa yorgunluk kaçınılmaz olur. Gün içinde maruz kalınan stres seviyesi kortizol hormonunu tırmandırıyor ve bu hormon 12 saate kadar yukarda seyredebiliyor, bu da uykunun kalitesini ve bedenin dinlenme halini derinden etkiliyor.

 

Odaklanma zorluğu

 

En fazla görülen stres semptomlarından biri odaklanamama. Okuduğunu defalarca okumak, karşı tarafı dinlememek, toplantılarda zihni sıklıkla farklı yerlere kaçmış bulmak bunun tipik örnekleri olabilir. Bunun temel sebebi fiziksel ve zihinsel olarak yorgun ve bitkin düşmek, merak ve ilginin azalmasıdır.

 

 

Aniden gelişen immün sistem hastalıkları

 

Ani başlayan hızlı ilerleyen immün sistemi hastalıklarının gündemimize oturması, doktor hastane gibi tıbbi yardıma ihtiyaç duymamız, daha da ileri giden vakalarda gözümüzü hastane açmamız da bedenin aşırı yorulduğunu, yükünüzü taşıyamadığını gösterir. Aslen beden ufak ufak sinyaller vermiştir ama siz yoğunluktan bu sinyalleri göz ardı etmiş olabilirsiniz.

 

 

Hayatın anlamını yitirmesi veya derin depresyon

 

Her sabah yataktan kalktığınızda, ben bu hayatta niye varım, amacım ne diye cevaplayamadığınız sorularınızın olması, bu ruh durumunun süreklilik arz etmesi ve sizi depresyona sürüklemesi de tükenmişlik durumunun göstergelerinden.

 

Kolay olan detayların bile gittikçe zor görünmesi

 

On dakikada hallettiğiniz işlerin uzaması, çok kolay hallettiğiniz bir iş anlaşmasının size zor görünmesi, tüm idari işlerin gereksiz yorucu detaylar olarak algılamaya başlamanız ve bunların sürekli olması ilk belirtiler olabilir.

 

 

 

Öfke ile tepki vermenin artması

 

En küçük olaylara kolayca sinirlenmek, öfkelenmek, olumsuz ve aşırı tepkisel olmak da muhakkak dikkate alınması gereken belirtiler. Örneğin kendinizi yazıcıyı beklerken, kağıtları buruşturuyor veya bir yerleri hafifçe tekmelerken buluyor musunuz?

 

 

Felaketleştirme eğiliminin artması ve kurban psikolojisine girmek

 

Olan biten her şeyi olumsuz, hayırsız görmek, “asla düzelmez” “bundan kurtulamayız” benzeri felaket senaryoları üretmek, kurban hissetmek, karamsarlığa kolay kapılmak, mesleki özgüveni yitirmek de yine popüler göstergeler arasında yer alır.

 

 

 

Ne Yapmak Gerekiyor?

 

 

Sibel Yücesan, yukarıda bahsi geçenlerin bir kısmının kendinde var olduğunu düşünenler için ne yapmaları gerektiğini ise şöyle açıklıyor:

 

 

Sakinlik anları yaratmak, molalar vermek: Klişe gibi gelebilir ama zihni zaman zaman durdurmak, beş on dakikalık molalar almak, o molalarda bir şey yapmamak, meditatif bir zihin düzeyine geçmek, vakit bulduğunuzda meditasyon, mindfulness gibi pratikleri uygulamak tükenmişlik için çok geçerli bir reçetedir.

 

 

Bedene iyi bakmak: İyi beslenmek, uykulara önem vermek, ilave vitamin destekleri almak, açık havada yürüyüş yapmak, sık sık duş almak, yüzmek veya dans, yoga gibi bedene iyi gelecek aktiviteleri hayatınıza sokmak reçetenizde muhakkak olmalı.

 

Hayatı basitleştirmek: Hayatımızı zorlaştırıyoruz, alternatifleri çoğaltıyor, her şeye evet diyor sonra yetişememe duygusuyla sürünüyoruz. Hayatı basitleştirmeye nerden başlayabilirsek başlayalım. Mesela bazı şeylere hayır yapamam demeyi deneyelim, satın aldıklarımızı azaltalım, başkalarından destek isteyelim, olmayan yürümeyen şeyleri oldurmaya çalışmayalım. Durduralım, kaldıralım.

 

 

Sosyal ilişkilere önem vermek: Bu dönemlerin en önemli ilacı sevdiğimiz güvendiğimiz insanlarla vakit geçirmek, sorunları dertleri paylaşmak, gülmek ve mizah duygusunu hayatımıza taşımak olmalı. Ayrıca içinde olduğunuz durumu dostlarla paylaşmak, gerekirse “imdat “boğuluyorum” demek onlardan destek istemek, yardımcı olmalarını talep etmek de çok çok değerli.

 

 

Kendinize şefkatle yaklaşmak: Ve sorunlar ne olursa olsun, hayatınızdaki en önemli kişinin kendiniz olduğunuzu, yapabildiklerimiz veya yapamadıklarımızla bir bütün olarak insan olduğunuzu hatırlamak, her sabah kendinize “bugün nasılsın” “senin için ne yapabilirim”i sormak, olan halinize sevgi ve şefkatle yaklaşmak en güzel reçetelerden biridir.


Hibya Haber Ajansı